1 Aralık 2011 Perşembe

the theory of me

the biological evolution is going to face its end, homo sapiens had a great success on its brain based knowledge which created a new opportunity to let mathematical evoluation appear... maybe it is going to be our civilizations end, because we invented many things that we dont want to control properly and even think it provide some goods for us...
but the pathetic things is that the more we invented the more we are controlled by...
maybe the cyber brain is us ourself... it is just going to move from our head to the internet, computers... despite we fear it, we like it too
because human is enemy to itself and need some weapon to destroy each other.
to summarize, i wanna survive forever even if i'm a computer and a software....  :)

15 Ağustos 2011 Pazartesi

uykuyla karisik

uykulu uykulu birseyler yazmaya calismak cok zor. ama kendime guveniyorum. aslinda uykum kacsin zaman gecsin diye yaziyorum. bugun eve gitmeye hic niyetim yok. dun evde kafayi yemistm neredeyse. neyseki yalniz degilim, ogrenci oldugumun farkinda olamamakla sucluyorum kendimi. calismayi istiyorum, fakat ihtimallerin bana calismamasindan yakiniyorum. hersey tersine gitse yerimi bulmakta zorlanmam. fakat ters giden birseyler yokki. ne yapsam su zamanlarda bilemiyorum. alip tip kitabimi okusam. aslinda baslasam iyi olacak. bu ulke baya sikici ve arkadaslarim oldukca yorucular. bu ulke calisma ulkesi. eger isin yoksa homeless tan farkin yok. sokakta yurursun ancak, bir cinli oda arkadasim var. inanamiyorum kendisine. kulturunden midir nedir ne zaman ne davranista bulunacagini kestiremiyorum. surekli nothing to do deyip duran birisi. adamin cani sikkin bellli.  bu hatira mi ne .  uykuya daldim yine bilg basinda   ben bunu tamamlayamiyacagim galiba

27 Mayıs 2011 Cuma

sınav sonrası

 her sınav sonrası kronik bir hal aldı. hep aynı heyecanla sınavdan çıkıyorum ve kendime şunu söylüyorum; evet artık çok fazla boş zamana sahipsin hadi söyle ne yapmak istiyorsun. işte o zaman kendimi bir boşlukta buluyorum. çünkü yapabileceğim hiçbir şey yok. yani hiçbirşey yapmak istemiyorum aslında. bu çok yaşadığım bir durum. buna sınav sonu sendromu diyelim SSS*

16 Şubat 2011 Çarşamba

yine başlık bulamadım

bilgi üzerinde yolculuk mu ediyoruz? bir fikir atmak istiyorum ortalığa; biz insanlar yaşadığımız bu dünyada bir bilgisayar gibi miyiz? kimin beynine ne giriyorsa o kişi o öğrendiği ve bellediği şeyleri mi yapıyor. bazen düşünüyorum istediğim birşeyi yapabilecek cesareti kendimde bulamadığım zamanlarda onu yapmıyorum. birşey onu yapmamı engelliyor. yani ne yapacağım o anki psikolojime o kadar bağlı ki çoğu zaman ne zaman ne isteyeceğimi tahmin edebiliyorumm.ne isteyeceğimi tahmin etmeyi bilinçli bir şekilde yapmam ise belki de ön yargılarımı oluşturan temel ekendir. hani vardır ya ben şunu yapamam şundan anlamam. örnek vermek istesem berbat bir futbol oynarım daha doğrusu oynayamam. ve bunu da herkese söylerim. eğer böyle düşünmeyip kendimi istersem çok iyi oynayabileceğime ikna edersem o zaman kendimi bayağı güdülemiş ve normalden daha fazla bir performans da sergilerim. peki insanı bir bilgisayara benzettim fakat bunu neden yaptığım konusunda herhangi birşey de söylemedim doğrusu. bunu biraz açmaya çalışayım bakalım neler olacak. ilki herkes bir nöronlardan falan oluşan beyne sahip ve birçok insanın beyni olaylar karşısında aynı tepkiyi verir. bu aynı tepkiyi vermelerinin sebebi tahminimce hepsinin kafasında aynı kodların olması. nedense bu konu yazarken beni çok fazla düşündürüyor. bu nedenle ara vermek istiyorum. daha sonra bundan bahsederim.


herzaman çok iyi hayaller kurduğumu düşünürüm. iyi bir hayalciyimdir. birgün aklıma gelmişti bir hayal kursam ve bunu bi güzel de yazıya döksem... başlayayım bakalım.  

öncelikle dağlar olsun bu ime bayılırım. dağlar herzaman beni etkilemiştir. herzaman yükseklere çıkmak ve oradan manzaralar seyretmek hoşuma gitmiştir. dağlar tabi taş toprak olmasın istemiyorum üzerine biraz orman serpiştirelim şimdi. evet. şimdi güneş biraz parlasın. her taraf sabahın ışıklarıyla dolsun. bir de koku gelsin . ıslak bir koku gelsin. hava biraz nemli olsun ne de olsa bir sabah vaktindeyiz. birde uzaklardan bir kuşsesi gelsin. uzunca tiz bir çığlıkla bağırsın oda. etrafta ev falan olmasın hatta insan olmasın. bir nehir olsun her zaman soğuk sulu nehirlere bayılırım. nehirin etrafı yeşil yeşil ağaçlarla sarılı olsun. bak şimdi sen bunu okurken kendi kafandan başka bişey sokma hayale. sadece benim dediklerimi ekle bu benim hayalim çünkü. şimdi biraz da hayvan ekleyelim. ortaya bir zebra sürüsü ekle bakayım. sonra gerilerde de biraz yırtıcılar olsun. sonrasında uçan bir güvercin sürüsü yapalım. evvet tamam oldu denilebilir şimdi beni koy hayalin bir tarafına. ben de koşuyor olayım. kendin girme bir zahmet. olmadı ya  neyse beni de çıkart. şimdi tamam sayılır.

11 Şubat 2011 Cuma

bilgi akışı ve onun insan üzerindeki etkileri  ve güdüler. birkaç soru takıldı aklıma bugünlerde. bu sorularla nasıl karşılaştığımı ve birilerinin bana böyle sorular sormadığından eminim. ama bu soruları nasıl ürettiğimi de anlayamıyorum. zaman  ve mekanda yolculuk yaparak düşünmek mümkünmüdür. acaba empatiyi abartırsak nasıl bir düşünme metoduna sahip oluruz. bazen oturduğum yerde aklıma hiç olmadık şeyler gelir. onları düşünmeyi istemeden kendiliğinden gelirler. onlarla karşılaşmak istemiyorum. bunlar iç güdüler mi acaba. yada uzun zaman önce bilinç altıma attığım şeyler boş bulunduğum zamanlarda geri gelip beni boş bırakmıyorlar galiba. aynı bir hayvanın geviş getirmesi gibi. hiçbirşey yapmadığım zamanlarda aklıma ne alakasız şeyler gelirki  şaşırırım. bu pek yabancı olmadığım birşeydir aslında. bunu daha önceden çok fazla yaşadığım için artık neredeyse bir kurala bağlıyorum. güdü yoksa beyin kendi işini bulur. mesela sınav öncesi aklıma hiç gidip bir yerde iyi bir yemek yeme isteği gelmez. ama hatırlarım sınav sonrası iştahım öylesine bir değişirki bi sürü şey yerim. bunu daha birçok yerde görmüşümdür. birde güdülerin kademeli olduğunu düşünüyorum. bazı şeyler vardır birçok şeyden daha iyi güdüler insanı. bu güdüleme hiyerarşisi insan davranışlarının yapısını oluşturuyor sanırım. şöyle birşey geliyor aklıma. bazı şeyleri çıkmaza sokabiliriz. örneğin bir ekonomiyi. bir savaşı daha doğrusu dinamiği olan birşeyi çıkmaza sokabiliriz. peki güdüleri çıkmaza sokabilirmiyiz. eğer sokarsam ne olur. A) güdü mekanizması çöker,güdüsüz  başka bi tabirle ruhsuz kalırız  b)güdü mekanizması çöker ama en baştan ilk oluştuğu noktadan tekrar başlar. sorum belki de çok saçmadır bilemiyorum.  
bugünlerde çok canım sıkılıyor. hiçbirşey yapmak istemiyorum. çevremdeki herşey bana rüya ya da hayal gibi geliyor. ilgisizim. ama sorun olarak görmüyorum bunu. etrafta eğlenceli pek birşey yok. istediğim birşey de yok . bazen sadece hiçbirşey yapmamak istiyorum. düşünmeyi bile istemiyorum. belki madde bağımlılığım olsaydı yada buna benzer birşey herhalde daha mutlu olurdum. sürekli beni çağıran birşey olurdu ve ben onun peşinden koşardım. ama bir zamanlar düşünüp tüm bu madde alışkanlıklarını yapamayacak olduğuma kendimi çok fena ikna ettim ve bu nedenle bir alışkanlığa sahip olabilmem gerçekten zor. birçok şeyde kurallardan ve benzeri yaptırımları kendime uyguladığımdan refleksel hareket ediyorum. soru sormayı bir takıntı haline getirmişde olabilirim. neyin peşinde koştuğumu anlayamıyorum.  bildiğim birşey var  çok farklı konularda farklı düşünürüm. daha fazla zorlamayacağım.

bir soru ortaya atarak devam etmek istiyorum
yapay bir beyin üretilebilir mi?
aslında burda ilk eleştirdiğim kısım ürettiğimizin bir yapay şey olmadığıdır. bence onu biz üretiyorsak bir şekilde o da üründür ve yapay değildir. çünkü biz kaynaklıdır. günümüzde insan beyni dışında az çok düşünebilen beyin olan bilgisayarlar var. tabi bunların çok fazla çeşidi var. ben burda bunların en gelişmiş olanını ele alıcam. bu yapay beyin insan tarafından yazılımla üretilmiş bir beyindir herhalde. şu anki üreilen bilgisayarlar ve programlar makinelerle ve birçok maddenin kullanılmasıyla oluşturuluyorlar. farklı üretim mekanizmalarını kullanmak insanların daha farklı şeyler retmelerine sebep olmuştur çoğu zaman. örneğin petrol kullanımıyla üretim hızla artmış ve birçok şey hatta daha önce hayal bile edilmeyen şeyler üretilmiştir. petrol artık eskidi ise yeni keşifler için dünya hazır demektir. makinalı üretimi kullansak nasıl olur. şöyle bir hayal kuracağım. bir mühendis hayal ederken kafasında bir çok şeyi tasarlar ve onları yazıya döker çizer bilgisayarda saatlerce çeşitli programlar kullanarak onları tasarlar ve daha sonra yapım aşamasına geçilir. bilgisayarlar herhalde devrimizdeki en önde giden üretici güçlerdir. çünkü artık neredeyse herşey bilgisayarda gerçekleştiriliyor. ben dünyadaki herşey hakkında düşünebilecek ve birçok şey hakkında yöneticilere ve üreticilere tavsiyede bulunabilecek olsaydım dünya benim hayalimdeki gibi olurdu herhalde. hani jher zaman diyoruz;dünya çok kirlendi, hertarf kimyasal atıklarla dolu. bitkiler hayvanlar mikroplar vs yok oluyorlar. onlara htiyacımız olduğu halde ortadan kalkıyorlar. biz de şu küçücük dünyada geçinemiyoruz. birçok şeye istiyacımız var ama istediklerimize ulaşamıyoruz. bunun için mühendislere nacizane tavsiyelerde bulunacağım. mesela çok kolay elde edilen enerji kaynaklarını kullanın. artık petrol çok eskidi. nükleer enerji kullanın sadece bir şeyler üretmek için. sonra en yüksek teknolojiyi kullanın. bunlar aslında her ülkenin ideali durumunda fakat ben bunlara çok farklı bakıyorum.  bu biraz basit oldu. mesela büyük üretim mekanizmalarını, özellikle dünyamızı çok fazla kirletenleri dünya dışına çıkaralım. ayda otomobilden tutun uzay araçlarına her türlü kötü kirletici üretimi gerçekleştirelim. (tabi bunun ayın da evimizin çöp kutusu olmadığını düşündüğümüz zaman değişmesi gerekecektir.) eğer hertürlü üretimi ayda yaparsak dünyanın fabrikası olur. hatta oralara kapalı sistemli evler kuralım. onların içinde insanlar yaşasın ve üretimin başını çeksinler.aydaki kapalı sistemlerde yaşayanlar için.ön malzemeleri tabi ki dünyada üretecegiz ama daha sonra aya ve aydakilere kendi ihtiyaçları olan herşeyi üretme yeteneği kazandıralım.ve tabiki ayla dünya arasında büyük yollar oluşturalım. oralarda yaşayan insanları ilk olarak dünyadan seçerek (yani üreticileri) gönderelim. ayla dünya arasında ir yol olsun ve bu yoldan birçok mal ve insan taşınsın. tabi anlayacağınız bu bir uzay yolu ve burada insan ve mal taşıyan araçlar var. mesela çok tehlikeli deneyleri ayda yapalım. ay dünyanın sanayi bölgesi olsun ve orada çok ileri teknolojiler kullanılsın. üretim insan eliyle değil de makinelerle yapılsın ve mühendisler zamanlarını sadece bilgisayar başında geçirsinler. başka hiçbir şeye dokunmasınlar ve dev fabrikalardaki dev ve kompleks robotlar bu yapılan tasrımları bi çırpıda üretsinler. en kirli metal çelik , geri dönüşün işleri ayda yapılsın. ayrıca insanlar bu üretimle aralarına robotları soksunlar ve işler vasıta yoluyla yürüsün. dünyada hiçbirşey üretilmesin ve tamir bile edilmesin. aydan gelen otomobiller nükleer yakıtla çalışsın ve burada hiç açılmasın. aynı şimdilerde bilgisayarlarımızı sadece teknik serviste açtığımız gibi. dünyada en yüksek teknoloji kullanılırken ayda ve diğer gezegenlerde(eğer orda da üretici tesisler kurulabilirse.) bütün üretim gerçekleştirilsin.böylece dünyamızı kirlilikten kurtarabiliriz. ama bunun gibi bir hayali gerçekleştirebilmek için dünydaki herkesin bizimle aynı fikirde olması gerekir ki biri bize karşı gelip işimize çomak sokmamalı. tabi burda istediğimiz kadar kapalı sistem ev ürettikten sonra, bunlar aslında uzay gemileri, bunların enerji ihtiyacını karşılamayı başardıktan sonra ve bayağı sınırlarımızı genişletip her yere yerleştikten sonra karşımıza ne çıkacak. tüm gezegenleri ele geçirebilirmiyiz acaba. hadi diyelim bütün güneş sistemine yerleştik ve bi ton da üretim gerçekleştirdik. dünya da o kadar çok gelişti ki herşey yerli yerine oturdu ve hiç bir sorun yok dünyada. bütün halklar Avrupalılar kadar zengin ve rahat ediyor. ve insanlar artık üretimi de makinelere ve bilgisayarlara devrettiler. artık düşünüp hayaletmekten ve bunu bilgisayarlara aktarmaktan başka yapcak hiç bişey yok. nsanlar arasında fikir ayrılıkları  da yok. ve bütün gezegenlerde ki üretim tesisleri tam mesai çalışır durumda. bir güneş sistemi imparatorluğu kurulmuş durumda. artık yeni maddeler için yabancı gezegenlere gidip hammadde alıyoruz. bunları yapmak için insansız gemiler gönderiyoruz ve onlar kendilerindeki yapay beyinleriyle görevlerini yerine getiriyorlar. acaba sınırlarımız bu kadar çok genişleyince başka türlerle karşı karşıya kalırmıyız? aynı Avatar filmindeki gibi. başkalarıyla karşılaşırmıyız? onlarla karşılaştığımızda onlarla iletişim kurabilirmiyiz. bu iletişimi kurmak için arayüzler olan yine kendi üretimimiz olan yapay canlıları yapıp onlardan sadece ihtiyacımız olanı mı alırız. yada karşılaştığımız bu varlıklar bizden daha fazla ileride olurda onlar bizi bir tehdit olarak algılar mı? bizim bir kısmımızı yok ettikten sonra ne olduğumuzu anlamak için bir kısmımızı da deney insanı olarak kullanırlar mı. acabatüm bunlar olurmu?
bir de daha erkeninde bir sorun çıkartayım. diyelim artık bazı gezegenlerin nüfusları bayağı arttı ve bilgi birikimleri ve öz yönetimleri dünyadan daha güçlü hale geldi. yada dünya ile fikir ayrılığına düştüler veartık dünyanın hizmetinde bulunmak istemediklerini söylediler. ve bağımsızlıklarını ilan ettiler. buna birçok gezegen katıldı ve güneş sistemi halkı iki fikirle iki ayrı kuba ve iki ayrı yönetime kavuştu. tabi sorunlar ve yokolma tehlikesinden dolayı insanlar artık dünyanın eski ve ana gezegen olduğunu umursamadılar ve birsıcak çatışma yaşandı. ve nükleer silahlar kullanıldı.(tabi daha etkili ve yıkıcı silahlar üretilmediğini farzediyorum). artık dünya havaya uçtu ve dünya şimdiki mars falan gibi taş ve toz haline geldi. ve eski tarihinden eser yok ortada.güçlerini korulabilen ve çok güçlü sığınaklar yapan gezegenler yada güneş sisteminin dışına kaçan insanlar yaşamaya devam ettiler. oralarda yeni yaşam üniteleri kurdular ve savaş kutuplardan birinin zaferiyle sonuçlandı. fakat çok uzak gezegenlere göç eden insanlar buralarda yeni dünyalarında başladılar üremeye. artık zenginlik karşısında üreme fonksiyonu da makineler ve doğum üniteleri tarafında yapılır hale geldi. insanlar sadece üreme hücrelerini vererek çocuk yapar hale geldiler ve bunu bilinçli bir şekilde kontrol etmeye başladılar ve her kapalı gemilerde doğum üniteleri bulunduruldu. dolayısıyla artık gezegene sadece hammadde ve enerji için ihtiyaç duyan  gemilerde yaşayan insan toplulukları oluştu. bu topluluklar devasa galaksilere doğru sonunu tam olarak kestiremedikleri bir yolculuğa çıktılar ve bunlardan kimileri bi yıldızla, bi karadelikle karşılaşıp yok oldu, kimileri ise yaşamaya ve çoğalmaya devam edebilecekleri bir gezegene kavuştular. böylece evrendeki birçok gezegene yerleşildikten sonra bunlar sayıca arttılar. (aslında bu kısımda bi tereddüt yaşıyorum insanlar bilinçli bir şekilde üremeyi ve sayılarını artırmayı öğrendiklerinde bunu isteyip istemiyeceklerini bilemiyorum). daha sonra gezegenler imparatorlukları kurulmaya başladı ve bunlar gittikçe büyüdüler. daha sonra sı ne olur düşünmek istemiyom herhalde yapabildikleri herşeyi yapmaya çalışacaklardır. nüfus artık çok fazla artacak ve bunu tahmin edemiyorum. ve tabi insanlar artık genleriyle oynayacaklardır. hastalıklardan ve çeşitli zımbırtılardan kurtulacaklardır. 
     hikayenin  devamını başka bi zaman yazmak istiyom     :)